Eski Arap Dünyasının Önemli Tercümanları ve Tercümanlık Faaliyetleri – Mehmet Bölükbaşı
Öz: Bu çalışmada Eski Arap Dünyasında öne çıkan belli başlı tercümanlar ile yapmış olduklan çalışmalar ve farklı dillerden Arapçaya tercüme ettikleri önemli eserler hakkında bilgiler verilmiştir. Bununla birlikte öne çıkan tercümanların Arap dünyasına kazandırmış oldukları eserlerin Arap tercüme faaliyetlerinin gelişiminde oynadıkları role değinilmiştir. Eski Arap Dünyasının, tercümanları farklı kültürler arasında bir köprü vazifesi görmüşlerdir. Ayrıca yapmış oldukları tercümeler sayesinde bilgi aktarımı nesilden nesile aktarılabilmiştir. Bu sayede günümüze kadar gelebilmiş kaynak tercüme eserler ile bu tercümanların saraylarda yaptıkları sözlü çeviriler hakkında bilgiler verilmiştir. Bu bağlamda, tercüme, kültürlerarası iletişim için oldukça önemlidir. Fikir ve inançların aktarılması ile farklı topluluklar arasında iletişimin sağlanmasına büyük katkısı olan tercüme faaliyetleri, dünya kültürünün gelişiminde anahtar rol oynamıştır. Bununla birlikte; tercüme her zaman medeniyetler arasında bir köprü olmuştur; tarih boyunca yazılı ve sözlü tercümeler toplumlar arasında iletişimi sağlamada çok önemli bir vazife görmüşlerdir. Bu bağlamda; tercümanlar kültürlerarası bilgi aktarımında ön plana çıkmaktadırlar. Onlar, yapmış oldukları tercümeler sayesinde farklı milletlere ait tıp, edebiyat, tarih, astronomi ve matematik gibi alanlarda telif edilmiş önemli eserleri dünya kültür mirasına kazandırmışlardır. Bununla birlikte; tercüme farklı kültürler arasında bir iletişim eylemi olmasının yanı sıra tercümanların çeviri yaparken karşılaştıkları problemleri çözmek için seçim yapmalarını ve karar vermelerini gerektiren dinamik bir faaliyettir. Hz. Muhammed İslam dinini tebliğ etmek ve fetihler devrinde ele geçirilen bölgelerdeki toplumlarla iletişimi sağlayabilmek için tercümanlara ihtiyaç duymuştur. Arap dünyasında, Hz. Muhammed döneminde İslamiyet’i tebliğ ile başlayan ve daha sonraki dönemlerde oldukça etkin bir faaliyet haline gelen tercümanlık önemli tercümanların tarih sahnesine çıkmasında büyük rol oynamıştır. Bu tercümanlar özellikle Eski Yunanca, Süryânîce ve Farsça gibi dillerde telif edilmiş kaynak eserleri Arapçaya tercüme ederek dünya kültür mirasına kazandırmışlardır. Ayrıca; çalışmada tercümenin tanımı ile Eski Arap Dünyasının önemli tercümanları ve yapmış oldukları tercümeler hakkında bilgiler verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: eski Arap dünyası, önemli tercümanlar, tercüme edilen eserler, tercümanlık.
Giriş
Tercümenin tanımı konusunda farklı görüşler söylenebilmektedir. Nida; tek bir tanımın aksine tercümeyi tanımlamak isteyenlerin sayısı kadar farklı sayıda tanımın karşımıza çıkabileceğini dile getirmektedir (Doğru, 2020:185; Nida, 1964: 161). Bu durum tercümeyi tanımlamak isteyen kişilerin bilgi, birikim ve tercihlerinin tanımı çeşitlendirebileceğini göstermektedir. Genel olarak tercüme bir kelimenin bir dilden başka bir dile aktarılması faaliyetidir. Sözcükleri yorumlayarak tercüme yapan kişi de ‘tercüman’ olarak adlandırılır (İbn Manzûr, 1999, 4: 93). Farklı milletlere mensup toplumların birbirleriyle iletişim kurmaları ancak tercümanlar sayesinde olur. Geniş coğrafyalara hüküm eden imparatorluklarda birçok değişik dilleri konuşan milletler bulunmaktaydı bu milletlerle siyasi ve sosyal alanlarda anlaşabilmek amacıyla tercümanlardan istifade edilmiştir. İmparatorluk saraylarında tercüman görevlendirmek yaygın bir adetti. Bu bağlamda Araplarla ilgili işlerle ilgilenen ve yaptığı tercümanlık karşılığında maaş alan Sâsânî sarayında görevli bir tercüman bulunmaktaydı (Rothstein,1899: 130). Bununla birlikte; Hz. Muhammed devrinde Arap-İslam devletine komşu olan Bizans ve Sâsânî saraylarında Arapça bilen tercümanlar görev yapmaktaydı. Hz. Muhammed’in Sâsânî İmparatoru Kisrâ’yı Müslümanlığa davet etmek için gönderdiği mektubu Kisrâ sarayda görevli tercümana okutmuş ve tercüme ettirmiştir (Hamîdullah, 2019: 389). Hâtıb b. Ebû Beltea, (ö. 650) Hz. Muhammed’in mektubunu Bizans’ın Mısır genel valisi Mukavkıs’a (ö.642) ulaştırdığında Mukavkıs tercümanı sayesinde mektubun içeriğini anlamıştır (es-Suyûtî,1967:47). Bununla birlikte, Hz. Muhammed elçisi aracılığıyla Bizans İmparatoru Herakleios’a (ö.641) gönderdiği İslam’a davet mektubunu Herakleios, tercümanına tercüme ettirmiştir (Tâberi, 1891, II: 647). Buveyhi Hükümdarı Adududdevle (ö.983) Bâkıllânî’yi (ö.1013) Bizans’a elçi olarak göndermiş ve Bâkıllânî Bizans imparatoru ile sarayda görevli tercüman aracılığıyla görüşebilmiştir (Kadî İyâz,1967, III: 595). Bu bağlamda; tercüme faaliyeti kapsamlı ve zor bir süreç olmasına rağmen tercümanlar siyasi, günlük ve diplomatik alanlarda tarih boyunca hem toplumlar arasında hem de devletlerarasında iletişimi sağlamada büyük rol oynamışlardır. Tercüme farklı milletlere mensup milletler ile bireyler arasında iletişimi kurmada önemli rol oynayan bir faaliyettir. Bununla birlikte farklı medeniyetlere ait tıp, astronomi ve matematik gibi alanlarda telif edilmiş eserlerin tercüme edilmesi, yeni medeniyetlerin bilim ve kültür oluşumuna büyük katkısı olmuştur. Bu
bağlamda M.Ö. IV. ve VI. asırlar arasında Doğu kültüründen Eski Yunan kültürüne, M.S. ise VIII. asırda Yunan kültüründen Arap-İslam kültürüne, XI. asırda ise Arap-İslam kültüründen Batı kültürüne yapılan tercümeler kültürler arası önemli etkileşimlerin yaşandığı zaman dilimleri olmuştur (Aydın,2016: 18).
Araştırmanın amacı ve önemi
Araştırmanın amacı: Eski Arap Dünyasında gelişme gösteren daha sonra Arap-İslam fetihleri sayesinde farklı kültürlerle karşılaşılması ve etkileşime geçilmesi neticesinde ortaya çıkan ve belli kuralları oluşmaya başlayan tercümeler vasıtasıyla önemli Arap tercümanların Arap bilim ve kültür dünyasına yapmış oldukları katkılar ve tercüme faaliyetleri hakkında bilgi vermektir. Çalışmada yaygın olarak bilinen tercümanlar ele alınmıştır.
Araştırmanın önemi ise; Eski Arap Dünyasının tercümanlarının yapmış oldukları tercümelerin sadece okuyucuyu bilgilendirmek veya belli bir konu hakkında bilgi vermek olmadığı; aynı zamanda yapılan tercümelerin özellikle Arap dünyasında devlet geleneğinin oluşmasındaki katkısına değinilmiştir. Ayrıca tıp ve astronomi alanlarında yeni bilgilerin elde edilmesi neticesinde Arap bilim dünyasının batı biliminden yeni bilgiler elde ederek ilerleme kaydettiğine dikkat çekilmiştir. Bununla birlikte Eski Arap Dünyasının tercümanları tarafından farklı dillerden tercüme edilen eserlerden halen faydalandığımızı ve bu eserlerin artık Arap dünyasına değil dünya kültür mirasına ait oldukları farklı dillerden Arapçaya tercüme edilen bu eserlerin günümüzde birçok Batı diline tercüme edildiğine vurgu yapılmıştır.
Yöntem
Nitel araştırma yapılırken veriler gözlem yapma, görüşme gerçekleştirme ve doküman edinme olmak üzere üç yolla toplanır (Kıral, 2020:170). Tarihi süreçte klasik ve modern olarak isimlendirilen Arapça kaynak ve modern eserler doküman analizi tekniğiyle incelenmiştir. Eski Arap Dünyasının önemli tercümanları ve Arapçaya tercüme ettikleri eserler ve tercüme faaliyetleri hakkında bilgiler derlenmiştir. Bu bilgiler kapsamında Eski Arap Dünyasının öne çıkan tercümanları, farklı diller konuşan milletler tarafından telif edilen eserlerin Arapçaya tercüme edilmesi ve tercümanlık faaliyetlerinin gelişimi neden-sonuç bağlamında ele alınmıştır.
Tercümanlık Faaliyetleri
Tercümanın, kaynak ve hedef dil ile ayrıca iki dilin tarihini, kültürünü ve toplum yapısını bilmesi gerekir ancak bu sayede istenilen tercüme gerçekleşebilir (Kayayerli,1994: 208). Bununla birlikte tercümanlık faaliyetleri farklı milletlere mensup kişiler arasında meydana gelebilecek olan iletişim problemlerini gidermeye çalışan ve kadim zamanlardan beridir süregelen bir etkinliktir. Bu bağlamda Tevrat’ta Bâbil Kulesinden bahsedilmektedir. Nuh Tufanından sonra yine sapkın hal ve hareketlerine dönen insanlar, gökyüzüne ulaşmak için bir kule inşa etmeye başlarlar. Fakat Allah, yoldan çıkan bu insanları cezalandırmak için aralarında bir dil kargaşası çıkarır. Bu durum üzerine yaşanan iletişim sorunu nedeniyle kuleyi tamamlayamazlar ve proje sonlandırılır (Redouane, 2010: 7). Bu bağlamda, farklı dilleri konuşan insanlar arasında ortaya çıkan iletişim problemlerini gidermek amacıyla tercümanlara ihtiyaç duyulmuş ve ayrıca bu durum insanların farklı dilleri öğrenmelerine neden olmuştur.
Arap-İslam dünyasında ise; Hz. Muhammed (ö.632) İslam dinini tebliğ etmek ve fetihler sayesinde kontrol altına alınan farklı coğrafyalarda yaşayan toplumlarla anlaşabilmek maksadıyla tercümanlara ihtiyaç duymuştur. Bununla birlikte; Hz. Muhammedin İslam dinini kabul etmeleri için yabancı hükümdarlara göndermiş olduğu davet mektuplarını Zeyd b. Sâbit (ö.665) yazmış ve gelen yabancı heyetler ile Hz. Muhammed arasında tercümanlık yaparak iletişimi sağlamıştır. Zeyd b. Sâbit’in birden fazla dil biliyordu bu diller ise; Rumca, Habeşçe, Kıptîce ve Farsçaydı (İbn Abdurabbih, 1983,IV: 244). Zeyd b. Sâbit bu dilleri Medine’de yaşayanlardan öğrenmiştir (Mes‘ûdî,1938, IV: 161). Bununla birlikte Hz. Muhammed kendisine gelen İbranice ve Süryânîce yazılmış mektupları başka kişilerin okumasını istemediğinden Zeyd b. Sâbit’in Ibranice ve Süryânîce öğrenmesini istemiştir. Bu durum üzerine o da bu iki dili öğrenmiştir (ibn Sa‘d, 1968, II: 358).
Hz. Ömer (0.644) ordu içerisinde kadı, kâtip, doktor gibi meslekleri icra eden kişilerin yanısıra tercümanlarada görevler vermiştir (Tâberi,1891,II: 386). Bununla birlikte mahkemelerde davalar görüşülürken Tercümanlardan yararlanılmıştır. Bazı davalarda tek tercümanın yeterli olmayacağı, bu nedenle iki tercümanın görev yapması gerekmekteydi bu durumun nedeni ise; sağlıklı bir karar alabilmekten kaynaklanmaktaydı (Buhârî, Ahkâm, 40: 1998)
Emevî ve Abbâsîler devirlerinde de Tercümanlık önemli bir meslekti. Emevî ve Abbâsî hükümdarlarıda saraylarında Nabatîce, Rumca ve Kıptîce bilen tercümanları görevlendirmişlerdir ve bu kişiler ‘‘Tercüman’’ olarak adlandırılmışlardır. Bu bağlamda Bizans imparatoru VII. Konstantinos’un (ö.959) Abbâsî Halifelerinden Muktedir-Billâh’a (ö.932) esir değişimi ve barış görüşmeleri için göndermiş olduğu elçi ve heyete Ebû Umeyr Adî b. Abdulbâkl et-Tercümân (ö.1429) tercümanlık yapmıştır (Reşîd b. Zübeyr, 1959: 131). Bizans elçisi ve heyeti Abbâsî sarayında Vezir İbnu’l-Furât el-Âkülî (ö.924) tarafından karşılanmış ve tercüman Ebû Umeyr Adî b. Abdülbâkl’nin tercümanlığında, iki taraf arasında iletişim tercüme yoluyla sağlanmıştır (ibn Kesîr,1988, XI: 136).
2. Eski Arap Dünyâsının Önemli Tercümanları
Her toplumun kendine ait farklı bir dile sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Bu durum toplumlar arasında iletişimi sağlamada bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu engel tercümanlar sayesinde açılabilmektedir. Bu bağlamda tercümanlar farklı kültürlere ait eserleri tercüme ederek toplumlar ve kültürler arasında etkileşimi ve bilgi atoanmım sağlamaktadırlar. Ancak belirtilen aktarımın istenilen seviyede gerçekleşebilmesi için tercümanların kaynak dili ve hedef dili iyi bilmeleri gerekmektedir. Bununla birlikte tercümanların tercüme edecekleri eserin, toplumunun kültürel yapısınada hâkim olmaları önemli bir husustur (Göktürk, 1994: 60).
Eski Arap Dünyasının tercümanları çok yönlü bilgi birikimine sahip olduklarından kaynak dilden hedef dile yapmış oldukları tercümelerde istenilen seviyede başarılı olmuşlardır. Çünkü tercüme ettikleri eserlerde eksik veya yanlış yazılmış bilgileri düzelterek Arapçaya aktarmışlardır. Bu çalışmada Eski Arap Dünyasında öne çıkan tercümanlar, tercüme ettikleri eserler ile Arap bilimine ve kültürüne yapmış oldukları katkılar hakkında bilgiler verilmiştir. Ayrıca farklı diller ve kültürler arasında tercümenin zorlukları olmasına rağmen Eski Arap Dünyasının tercümanlarının bu zorluklara rağmen farklı dillerde telif edilmiş birçok eseri Arapçaya tercüme edebildikleri sonucuna varılmıştır.
Huneyn b. İshâk el-İbâdî: (ö.873) Hıristiyan olan Huneyn b. ishâk eczacı olan babasından etkilenerek tıp eğitimi aldı. Kûfe şehrinin güneyinde bulunan Hire’de dünyaya geldi. Doğduğu yerde Hıristiyanlık eğitimi alan Huneyn b. ishâk 12 yaşında Bağdat’a giderek Cundişapur akademisinde hekimlik yapan Yuhannâ b. Masaveyh’ten (ö.857) hem tıp eğitimi görmüş hemde Yunanca ve Arapça öğrenmiştir (ibn Hallikân, 1967, I: 257).
Huneyn b. ishâk, Fars diyarına gitmiş burada el-Halîl b. Ahmed el-Ferâhîdî (ö.791) ile tanışarak el-Ferâhîdî’nin alfabetik dizine göre, telif ettiği önemli bir sözlük olan ‘Kitâbu’1- ‘Ayn ’ adlı eseri Bağdata getirmiştir. Daha sonra Halife el-Mutevekil’in (ö.861) gözetiminde oluşturulan ve tercüme heyetince yapılan ‘Kitâbu’1- ‘Ayn ’ adlı eserin tercümesini kontrol etmiştir (ibn Culcul,1985: 8). Huneyn b. ishâk, Halife el-Me’mûn’mın tabibi BııhtişU’nun (ö.769) talebi üzerine Eski Yunan hekimi olan Galen (ö.200) tarafından telif edilen, ateşli hastalıklar esnasında ateşin düşürülmesi için kullanılması gereken doğal yöntemler hakkında bilgi veren eseri ‘fî’l-Kuvvâ’t-Tabî’iyye fîEşnâfi ’l- Hummeyûd’ ismiyle Arapçaya tercüme etmiştir (ibn Hallikân, 1967, I: 259).
Hekim olan Huneyn’in daha çok tıp ve göz hastalıkları ile ilgili tercümeleri ve telif eserleri bulunmaktadır. Mezopotamya bölgesinde ve Mısır’da sıcak ve kuru iklim şartları nedeniyle göz hastalıkları oldukça yaygındı. Bu yüzden Huneyn, daha çok göz hastalıkları ve tedavisi üzerine araştırmalarını yoğunlaştırmıştı. Bu bağlamda Galen tarafından göz hastalıkları ile ilgili olarak telif edilen eserini ‘Kitâbu’l-Calinûs fî ’l-Emrâdi ’l- ‘Ayn’ ismiyle Arapçaya tercüme etmiştir (Durant,1988, XIII: 191). Bununla birlikte Huneyn b. İshâk el-İbâdî Efesli Filozoflardan biri olan Artemidoros tarafından rüya tabirleri ile ilgili telif edilen eseri, ‘Kitâbu Ta’biri ’r-Ru’ya” ismiyle Arapçaya; Hipokrat tarafından telif edilen üreme hakkında bilgiler veren eseri ‘Kitâbu’l-Kesr ’ ismiyle Grekçeden Arapçaya; yine Hipokrat’ın tıp bilimi hakkında bilgiler içeren eserini ‘Kitâbu Katîtiyûn’ ismiyle Arapçaya tercüme etmiştir (İbnu’n-Nedîm,1971: 315). Huneyn b. İshâk el-İbâdî Tıp hekimi olduğu için genellikle tıp alanında telif edilmiş eserleri Arapçaya tercüme etmiştir. Yapılan bu tercümeler sayesinde Arap dünyası, batı dünyasının tıp bilimine bakış açısı ve kullandıkları yöntemler hakkında önemli bilgiler elde etmiştir.
İshâk b. Huneyn: Huneyn b. İshâk el-İbâdî’nin oğlu olan İshâk b. Huneyn (ö.910) babası gibi yetenekli bir hekimdi. Yunanca ve Süryâniceden tercümeler yapan İshâk b. Huneyn hekim olmasına rağmen Felsefe ve Mantık ile ilgili telif edilmiş eserleri Arapçaya tercüme etmiştir (İbnu’l- Kıftî,1908, I: 57). Bu bağlamda İshâk b. Huneyn; Aristo tarafından telif edilen müzakere ve tartışma hakkında bilgiler içeren ‘Topîkâ’ adlı eseri ile Hitabet sanatını anlatan ‘Retorikâ’, oluşum ve bozulma ile ilgili bilgiler veren ‘Kitâbu’l-Kevn ve ’l-Fesâd’ ve ruh hakkında bilgiler ihtiva eden ‘Kitâbu’n- Nefs’ ayrıca ölçme ve karşılaştırma gibi kavramları içeren Birinci Analitikler anlamına gelen ‘Analytica -Priora’ adlı eserleri Arapçaya tercüme etmiştir (İbnu’n-Nedîm,1971: 341). İshâk b. Huneyn tarafından yapılan tercümeler sayesinde Arap-İslam dünyasında Aristo mantığı ve felsefeye karşı merak uyanmıştır.
Sâbit b. Kurre: (ö.901) Harran’da dünyaya gelen Sâbit b. Kurre’nin Arap-İslam dünyasında Matematik ilminin meydana gelmesinde büyük katkısı olmuştur. Süryânîce ve Grekçe bilen Sâbit b. Kurre, Grek matematikçiler tarafından telif edilmiş birçok matematik alanında yazılmış eseri Arapçaya tercüme etmiştir. Bu bağlamda; Sâbit b. Kurre’nin Arap-İslam dünyasına en büyük katkısı Matematik alanında yapmış olduğu tercümelerdir. Archimedes (ö. M.Ö. 212) tarafından telif edilen Matematik ilmine dair eserlerin tamamını Arapçaya tercüme etmiştir. Bu sayede Archimedes’in eserlerinin tercümelerinden halen faydalanmaktayız (Hitti, 1995,I: 480). Bununla birlikte; Yunanlı Matematikçi Nikomachos tarafından telif edilen Aritmetiğe giriş isimli kitabı ‘ Kitâbu’l-Medhel ilâ’l- İlmi ’l- Adedi ’l-lezî Vada ‘ahu Nîkumâhus’ adıyla Arapçaya tercüme etmiştir (Smith, 1953,II: 685). Öklid aritmetiği ile ilgili tam ve eksiksiz sayılar hakkında bilgi veren ‘Makâle^fî ’istihrâci ’l-A ‘dâdi ’l- Mutehabbebir’ adlı eser ile Cebir ile ilgili bilgiler içeren ‘Kavl fî Tashîh Mesâ ’ili ’l-Cebir bi ’l- Berâhini’l-Hendesiyye’ adlı eserleri Arapçaya tercüme etmiştir (Râşid,1989:279). İyi derecede Arapça bilen Sâbit b. Kurre Süryânîce, Yunanca, Matematik ve Geometri alanlarında telif edilmiş eserlerde geçen sayısal terimlere Arapça karşılıklar bulmuş bu sayede Arap-İslam Matematikçileri tercüme yaparken bu terimlerin çoğunu kullanmışlardır. Sâbit b. Kurre sadece tercüme yapmıyordu, tercüme ettiği eserlerde bulunan eksik bilgileri de düzeltiyordu. Bu özelliği onun önemli tercümanlar arasında yer almasında büyük katkısı olmuştur.
İbnu’l-Mukaffa‘: Asıl ismi Ruzbih olan İbnu’l-Mukaffa‘ (ö.759) ismi, babası nedeniyle kendisine sonradan verilmiştir. Babası, Dadaveyh mecûsîydi. Emevi valilerinden olan Haccâc (ö.714) idaresinde çalışan bir vergi memuruydu. Bu vazife esnasında görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle işkence görür ve ellerinin çolak kalması sonucu “elleri büzüşerek çolak kalan” anlamına gelen ‘el-Mukaffa’ olarak anılmaya başlanmıştır. İbnu’l-Mukaffa‘ İran’ın Firûzabâd kasabasında dünyaya gelmiş ilk eğitimini Firûzabâd’ta tamamladıktan sonra babasının görevi nedeniyle Basra’ya gitmiştir (Ritter, 2011: 97).
İbnu’l-Mukaffa‘ Basra’da Arapça öğrenmenin önemli olduğunu anlar ve Arapça öğrenmek için Ebu’l-Câmûs el-Arabî ve Ebu’l-Gûl el-Arabî gibi âlimlerden ders almaya başlar. Bir müddet sonra Fasih Arapçayı öğrenir. Bununla birlikte Arap gramerini öğrenmek amacıyla Halîl b. Ahmed el-Ferâhîdî’den (ö.791) dersler almıştır. Babasının mesleğini devam ettirmiştir. Görevi esnasında Farsçadan Arapçaya tercümeler yapmıştır (İbn Hallikân, 1967, I: 152).
İbnu’l-Mukaffa‘ tarafından Farsçadan Arapçaya tercüme edilen eserler:
Kelile ve Dimne: Sâsâni hükümdarı II. Hüsrev Anuşirvân döneminde hekimlik yapan Berzûye’nin Hindistan’tan getirerek Pehleviceye tercüme edilen Pançatantra’nın Arapçaya tercüme edilmiş halidir. Bu kitap Hint hükümdarı veziri Beydaba tarafından kaleme alınmıştır. Çakal iki kardeş arasındaki konuşmalardan yola çıkılarak ders ve nasihatlerin verildiği fabl tarzında telif edilmiş bir eserdir. Birçok dile tercüme edilen ‘Kelile ve Dimne’ Ezop ve La Fontaine masallarının da ilham aldıkları eser olma özelliğine sahiptir. Ayrıca eser günümüzde halen ilgiyle okunmaktadır. Bununla birlikte eserde yer alan minyatürler Arap-İslam minyatür sanatının gelişmesine büyük katkı sağlamıştır (Sa‘deddin, 1973: 49).
Siyeru’l-Mulûku’l-‘Acem: Sâsâni hükümdarı III. Yezdicerd döneminde Sâsâni devletine ait olan salnamelerden yararlanmak suretiyle telif edilmiş ve Hudaynâme adı ile de bilinen Pehlevice tarihin Arapçaya tercüme edilmesidir (Mes‘ûdî, 1938, IV: 107).
Kitâbu’l-Mazdek: Sâsâniler devrinde yaşamış olan Zerdüşt inancını terk eden Rahip Mazdek’in hayatını anlatan eserin Arapçaya aktarılmasıdır (Abbûd, 1960: 207).
Bununla birlikte İbnu’l-Mukaffa‘ Mantık ilmine giriş hakkında bilgiler içeren ‘İsâgoci ’ ve ‘Kitâbu’l-Mantık ’ gibi Pehlevice telif edilmiş eserleri Arapçaya tercüme etmiştir ( İbnu’l-Kıftî, 1908, I: 149). Farsça’dan Arapçaya birçok önemli eseri tercüme eden İbnu’l-Mukaffa‘ Sâsâni devlet geleneğinin Arap-İslam dünyasına aktarmada büyük rol oynamıştır. Bu bağlamda Araplarda devlet kuramlarının şekillenmesine katkı sağlamıştır. Ayrıca Farsçadan Arapçaya tercüme ettiği eserlerde İslam inancına uygun olmayan ibareleri çıkarmış ve İslam kültürüne adapte ederek tercüme etmiştir.
el-Belâzurî: Ensab ilmi, coğrafya ve tarih alanlarında eserleri olan el-Belâzurî (ö.892) aynı zamanda Farsçadan Arapçaya tercümeler yapmıştır. Bağdatlı olan el-Belâzurî’nin asıl ismi Ebû Cafer Ahmed b. Yahyâ b. Câbir’dir. el-Bağdadî olarakta bilinmektedir. Hayatının sonlarına doğru yakalandığı bunama hastalığını tedavi etmek amacıyla Hindistan cevizine benzeyen bir meyve türü olan belâzûr meyvesini yemiş fakat bu meyve hastalığını iyileştirmemiş ve daha kötü bir hal almasına sebep olmuştur bu nedenle kendisine el-Belâzurî ismi verilmiştir (el-Belâzurî, 2013:3). el-Belâzurî, Kitâbu Ahdi Erdeşîr’ adlı eseri Farsçadan Arapçaya tercüme etmiştir fakat bu eser günümüze ulaşmamıştır (İbnu’n-Nedîm,1971: 126).
Hubeyş b. el-Hasan ed-Dımaşkî: Ölüm tarihi bilinmeyen ed-Dımaşkî Huneyn b. İshâk’ın (ö.873) öğrencisi ve yeğenidir. Hekim ve aynı zamanda mütercimdir. Süryânîce ve Yunanca telif edilmiş eserleri Arapçaya tercüme etmiştir. ed-Dımaşkî tıp, matematik ve astronomi alanında telif edilmiş önemli eserleri Arapçaya tercüme etmiştir. Daha çok Galen (ö.200) tarafından telif edilen eserleri tercüme etmiştir (Huneyn b. İshak, 1981: 149). ed-Dımaşkî; nabız hastalıkları ile ilgili bilgiler içeren ‘Kitâbu ilâ Tûs erun^fî’n-Nabd’ ile karın içerisinde bulunan organ hastalıkları ile ilgili telif edilmiş ‘Kitâbu Tearrufi Aleli ’l- Adâ’i ’l-Bâtn’ ve ayrıca otopsi hakkında bilgiler veren ‘Kitâbu’t-Teşrîhi ’l-Kebîr’ adlı eserler ile Hipokrat tarafından telif edilen ve otopsi ile ilgili bilgiler içeren ‘Kitâbu ‘ilmi Bukrât bi ’t-Teşrîh’ ve Aristo’nun otopsi hakkında bilgi verdiği ‘ Kitâbu ‘ilmi Aristotales fî’t-Teşrîh’ adlı eserleri Arapçaya tercüme etmiştir (el-Bağdâdî, 1951,I:263).
Mettâ b. Yûnus: Nesturî Hıristiyan olan Mettâ b. Yûnus (ö.940) Süryânice telif edilmiş birçok eseri Arapçaya tercüme etmiştir. Mütercimliğinin yanısıra birçok kişiye Mantık ve Yunan ilmi ile ilgili dersler vermiştir. Tercümelerinin çoğunu Aristo tarafından telif edilen ‘Organon ’ isimli eserden yapmıştır (Ülken,1995: 164). Mettâ b. Yûnus, Aristo’nun ‘Poetika’ adlı eserini ‘Kitâbu”ş- Şi ’r’ ismiyle ve yine Aristo tarafından telif edilen ‘İkinci Analitikleri ’ Arapçaya tercüme etmiştir (İbn Hallikân, 1967, V: 153). Bununla birlikte; Süryânî tıp âlimi olan Yuhannâ b. Serâbiyun tarafından telif edilen ve tıp ilmi hakkında genel bilgiler veren eseri ‘el-Kunnâşu’ş-Şağîr’ ismiyle Arapçaya tercüme etmiştir (İbn Ebî Usaybia, 1965:317).
İbnu’l-Hammâr: Yetenekli bir hekim olan İbnu’l-Hammâr (Ö.1019) aynı zamanda mantık ilminde de söz sahibi birisiydi. Süryânîce telif edilmiş eserleri Arapçaya tercüme etmiştir. Bu bağlamda; meydana gelen atmosfer olaylarını antik meteoroloji bakış açısıyla ele alan eseri ‘Kitâbu’l-Asâri ’l- ‘Ulviyye ’ ismiyle ayrıca Mantık ilmiyle ilgili bilgiler içeren kitabıda ‘Kitâbu’l- Lebes’ adıyla Süryânîceden Arapçaya tercüme etmiştir (eş-Şehrezûrî, 1988: 297).
İbnu Zur’a: Hekim ve aynı zamanda yetenekli bir mütercim olan İbnu Zur’a (ö. 1016) Aristo tarafından mantık ilmiyle ilgili telif edilen bazı eserleri Süryânîceden Arapçaya tercüme etmiştir. İbnu Zur’a, Aristo tarafından kaleme alınan ‘Kitâbu Sojistikâ’l-Faşş’ ile Aristo felsefesi ile ilgili bilgiler içeren ‘Kitâbu Nîcolaus’ adlı eserleri Arapçaya tercüme etmiştir (Rescher, 1985: 328).
Eski Arap Dünyasının tercümanlarının bir kısmı Hıristiyan olmalarına rağmen inanç farkı gözetmeksizin Arap bilim dünyasına özellikle Grek matematikçilerinin, matematik ve astronomi ile tıp alanında telif ettikleri eserleri Arapçaya tercüme ederek Arap bilim dünyasına büyük katkı sağlamışlardır. Bununla birlikte Eski Arap Dünyasının tercümanlarının bazısı Fars asıllıydı. Bu tercümanların en önemlilerinden birisi de Fars asıllı İbnu’l-Mukaffa‘ Hintçe yazılmış olan ‘Kelile ve Dimne ’ adlı eseri Arapçaya tercüme etmiştir. Yapılan bu tercüme günümüze kadar gelebilmiş ve Batı masallarınada ilham kaynağı olmuştur. Bu bağlamda Eski Arap Dünyasının tercümanları farklı milletlerin kaynak eserlerini Arapçaya tercüme ederken sadece çeviri yapmamış aynı zamanda kaynak dil ile hedef dili göz önünde bulundurmuşlardır. Bununla birlikte birden fazla yabancı dil bilen ve çok kültürlü olan bu tercümanlar kaynak dillerde yazılmış eserleri hedef dile tercüme ederken istenilen seviyede başarı elde edebilmişlerdir. Örneğin; Hintçe telif edilmiş ‘Kelile ve Dimne ’ adlı eser İbnu’l-Mukaffa‘ tarafından Arapçaya aktarılırken eserde yer alan ve Arap kültürüne uygun olmayan hikâyelerin Arap kültürüne uyarlanması sayesinde eser Hintliler tarafından kaleme alınmış olmasına rağmen Arapça telif edilmiş bir eser olarak kabul görmektedir. Bu durum Eski Arap Dünyasının tercümanlarının önemli bir başarısıdır.
Tartışma
Tercümanlık, geçmişte olduğu gibi günümüzde de devam eden önemli bir etkinliktir. Tercümanlıkta bilgi birikimi ve deneyim gerektiren, en önemli unsurlar kaynak dil ve hedef dil arasındaki kültür, dil ve üslup gibi farklılıklara hâkim olmaktır. Çünkü tercümede bu unsurları gerektiği gibi kullanmak tercümede hedeflenen çevirinin gerçekleşmesi için oldukça önemlidir. Tercümanın kaynak dili ve hedef dili ayrıca tercümesini yaptığı kaynak dilin kültürünü, tarihini bilmesi gerekir. Ancak bu sayede istenilen tercüme gerçekleşir. Bu bağlamda tercümanın belli bir bilgi birikimine ve deneyime sahip olması, tercüme esnasında ortaya çıkabilecek sorunların üstesinden gelebilmesine yardımcı olacaktır. Bu bağlamda Eski Arap Dünyasının Tercümanları belirtilen özelliklerin yanısıra kaynak dilden tercüme ettikleri eserlerde yanlış veya eksik kaydedilmiş bilgileri düzelterek Arap bilim dünyasına kazandırmışlardır. Bunun yanısıra tercüme ettikleri eserleri bire bir aktarmak yerine eserlerde yer alan bilgilerin içeriğini değiştirmeden okuyucunun anlayacağı cümleler ve kelimeler kullanarak tercüme etmişlerdir. Bu sayede Arap bilim dünyası farklı kültürlere ait astronomi, mantık, matematik ve tıp alanında yazılmış eserlerdeki bilgilerden faydalanabilmiştir. Günümüzde kaynak dilden hedef dile yapılan tercümelerin birçoğunda bire bir çeviri yapılmaktadır. Bu durum çeviride istenilen başarıya ulaşmayı engellemektedir. Hâlbuki günümüzde tercüme yaparken teknolojik imkânlardan ve kültür etkileşiminden geçmişe nazaran daha fazla faydalanmaktayız. Bu gelişmelere rağmen günümüzde yapılan tercümeler geçmişe göre istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Bu bağlamda modern tercüme yöntemlerini kullanan tercümanların klasik dönemde tercüme yapan tercümanların izledikleri yol ve yöntemleri dikkate alarak, eskinin tecrübesiyle modern bilgi ve teknolojileri sentezlemeleri daha verimli tercümeler yapmalarına katkı sağlayacaktır.
Sonuç
Bilgi birikiminin yanısıra tercüme edilen eserin diline ve kendi anadiline hâkim olmayı gerektiren tercüme oldukça kapsamlı ve beceri isteyen bir faaliyettir. Tercümanların farklı bir dilde yazılmış kaynak bir eserin içeriğini değiştirmeden hedef metne çevirmeleri çeviri için oldukça önemli bir husustur. Tercümanlar, bu seviyeye oldukça meşakkatli ve uzun yıllar boyunca elde edilen bilgi birikimi sayesinde ulaşabilmektedirler. Bununla birlikte; tercümanların kaynak metni hedef dile tercüme ederken her iki dilin inceliklerini ve kültürlerini bilmeleri elzemdir. Ancak bu sayede tercümede istenilen verim alınabilir. Bu bağlamda; Arap dünyasında öne çıkan tercümanların çoğu sadece tercüme işi ile ilgilenmiyor aynı zamanda hekimlik yapıyorlardı. Bu tercümanlar çok yönlü düşünebilen, farklı kültürlere ait bilgilere hâkim ve belli bir donanıma sahiplerdi. Bununla birlikte birden fazla yabancı dil bilen bu tercümanlar kendilerini farklı alanlarda da yetiştirmişlerdi. Bu kişilerin bir kısmı mantık, felsefe, matematik ve astronomi ilmine oldukça hâkimlerdi. Çok yönlü bilgi birikimine sahip bu tercümanlar özellikle kadim kültürlere ait farklı alanlarda yazılmış önemli bilgiler içeren eserleri yazıldığı yabancı dilden Arapçaya tercüme etmişlerdir. Yapılan bu tercümeler sayesinde Arap Dünyası birçok kazanım elde etmiştir. Özellikle tıp ve felsefe alanında telif edilmiş eserlerin Arapçaya tercüme edilmesi Arap toplumunun bilim ve düşünce dünyasının şekillenmesine katkı sağlamıştır. Ayrıca, farklı kültürlerden Arapçaya aktarılan bu eserler toplumlar arasında kültürel etkileşimin ortaya çıkmasına ve nesilden nesile bilgi aktarımının kesintisiz devam etmesine olanak sağlamıştır. Bu bağlamda tercüme ile kadim milletlerin özellikle tıp, astronimi ve matematik alanında telif edilen kaynak eserlerin Arapçaya tercüme edilmesi Arap kültürünün diğer kültürleri yakından tanıyarak kendi dünyalarına yeni bilgilerin girmesine ve bu bilgileri kendilerine uygun bir hale getirip dünya kültür mirasına kazandırmalarına büyük etkisi olmuştur. Tercüme bir bakıma geçmiş ile gelecek arasında bağ kurarak geçmiş tecrübelerin günümüze aktarılarak kullanılmasıdır. Bir nevi geçmişin kadim milletlerinin bilgi birikimlerinden faydalanmaktır. Bu durum geçmiş kültürler ile günümüz kültürü arasında etkileşimin ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır. Bununla birlikte geçiş döneminde olan bir toplumun tam olarak oluşturamadığı kültürünün şekillenmesine önemli katkısı olmuştur.
Bu bağlamda Arap dünyasının tercümanları tercüme ettikleri eserleri birebir Arapçaya aktarmamış eserlerde yanlış veya eksik yazılan bilgileri düzelterek tercüme etmişlerdir. Bununla birlikte bazı tercümanlar edebi alanda tercüme ettikleri eserlerde geçen Arap-İslam kültürüne uygun olmayan ibareleri ve anlatımları uygun bir şekilde düzelterek Arapçaya tercüme etmişlerdir. Bu tercümanlar hedef dilin ve kaynak dilin inceliklerini bildikleri için karmaşık ve anlaşılması zor olan bilgileri rahat bir şekilde tercüme edebilmişlerdir. Yapılan bu tercümelerin bir kısmı günümüze kadar gelebilmiş ve bu tercümelerden halen istifade etmekteyiz. Arap dünyasında yapılan tercümelerin başarılı olmasının en önemli nedenlerinden biri de tercümanların çok dilli olmaları ve bazılarının da Hıristiyan, Zerdüşt ve Müslüman olmalarından kaynaklanmıştır. Bu bağlamda tercüme edilen eserin müellifi ile aynı dini inanca ve kültüre sahip oldukları için eserlerde geçen kültürel ve dini ibareleri anlamakta zorluk çekmemiş ve uygun ibareler bularak eserleri tercüme edebilmişlerdir.